30 Ocak 2013 Çarşamba

Eş Durumu 31 Ocak-6 şubat

eş durumu atamaları bu dönem başbakanın el atmasıyla hızlandı ve açıklandı.yapılan açıklamada 31 ocak ile 6 şubat tarihleri arasında iki aşamadan oluşan bir tercih süresinin olacağı belirtildi. şimdi şunu merak ediyorum il emri olmazsa nasıl olacak.....inşAllah il emri çıkarırlar

29 Ocak 2013 Salı

ŞİİR PAYLAŞIMI

MONA ROZA

Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların

Zaman ne de çabuk geçiyor
MonaSaat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları

Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten

Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller

Sezai Karakoç

27 Ocak 2013 Pazar

EŞ DURUMU ATAMASI

yeni bakanla beraber gözlerimiz eş durumu atamasına kilitlendi. tüm dualarımız eş durumu ataması olması yönünde. sabah kalk sayfaları haberleri kontrol et öğle tekrar ve akşam yatmadan tekrar haber kontrolü...şuan tatil başladı diyorsunuz ama bana başlamadı pek. hayırlısıyla şu eş durumu ataması olsa da trabzona eşimin yanına gelebilsem işte benim tatilim o zaman başlayacak...dua edin dostlar....
 

ŞİİR PAYLAŞIMI

Zaman
Nedir zaman, nedir?
Bir su mu, bir kuş mu?
Nedir zaman, nedir?
İniş mi, yokuş mu?

Bir sese benziyor;
Arkanız hep zifir!
Bir sese benziyor;
Önünüz tüm kabir!

Belki de bir hırsız;
İzi, lekesi var.
Belki de bir hırsız;
O yok, gölgesi var.

Annesi azabın,
Sonsuzluk, şarkısı.
Annesi azabın,
Cinnetin tıpkısı.

İçimde bir nokta;
Dönüyor aleve.
İçimde bir nokta;
Beynimde bir güve.

Akrep ve yelkovan,
Varlığın nabzında.
Akrep ve yelkovan,
Yokluğun ağzında.

Zamanın çarkları,
Sizi yürütüyor!
Zamanın çarkları,
Beni öğütüyor.

Zaman her yerde ve
Her şeyin içinde.
Zaman her yerde ve
Acem'de ve Çin'de.

Kime kaçsam ondan;
Ha yakın, ha ırak?
Kime kaçsam ondan;
Ya sema, ya toprak...

 
Necip Fazıl Kısaküre

26 Ocak 2013 Cumartesi

SAKARYA

Sakarya Türküsü
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! ..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolunun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..

 
Necip Fazıl Kısakürek

25 Ocak 2013 Cuma

YENİ DÖNEM YENİ BAKAN

evet milli eğitim bakanı değişti. Allah'tan dileğim gelen gideni aratmasın.bir eş durumu mağduru öğretmen olarak şubatta eş durumu ataması yapmasını istiyorum. İnşallah sesimizi duyar yeni bakan.

23 Ocak 2013 Çarşamba

MEVLİD KANDİLİMİZ MÜBAREK OLSUN

İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) 571 yılında Kameri aylardan Rebiü'l-evvel ayının 12. gecesi doğmuştur. Bu mübarek geceye "Mevlid Kandili" denir. 

O'nun doğduğu çağda dünyanın her tarafında cehalet, zulüm ve ahlâksızlık almış yürümüş, Allah inancı unutulmuş, insanlık korkunç ve karanlık bir duruma düşmüş, dünya yaşanmaz hale gelmişti. 

Sevgili Peygamberimizin tebliğ ettiği İslâm dini ile dünya aydınlandı, tek Allah inancı ile kalpler nurlandı. Eşitlik, adalet ve kardeşlik geldi. O'na inanan toplumlar gerçek huzura kavuştu. O'nun doğduğu gece, insanlığın kurtuluşu için çok hayırlı ve mübarek bir başlangıçtır. 

Bu gece, müslümanlar arasında yüzyılllardan beri büyük bir coşku ile kutlanmakta, Sevgili Peygamberimiz derin bir saygı ile anılmaktadır. Büyük Türk Alimi Süleyman Çelebi tarafından yazılan ve asıl adı "Vesiletün'necat" olan mevlid kitabı O'nun doğumunu, üstünlüğünü ve mucizelerini en güzel bir şekilde dile getiren değerli bir eserdir. 

Peygamberimizin doğum yıldönümlerinde okunan mevlidleri saygı ile dinlemek, O'nun mübarek ruhuna salât ve selâm okumak hiç şüphesiz büyük milletimizin Sevgili Peygamberimize olan engin sevgi ve bağlılığının bir ifadesidir. 

Bununla beraber, O'nun ahlâk ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve kendimize örnek almak başta gelen görevlerimizdendir. Asıl o zaman O'nun sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmış oluruz. 
Yeryüzünü mânevî bir karanlık kaplamıştı. 

Mevcudat, beşerin zulüm ve vahşetinden adeta mâteme bürünmüştü. Göz­yaşı döken gözler değil, ruh ve kalpler idi. Kalp ve ruhların keder, elem ve gözyaşına âlem de iştirak etmiş, sanki umumî yas ilan edilmişti! 

Yeryüzü saadetin, sevincin ve huzurun kaynağı olan “tev­hid” inancından mahrumdu. Küfür ve şirk fırtınası, ruh­ları ve kalpleri kasıp kavurmuştu. Gö­nüllerde tek mâbud yerine, birçok bâtıl ilâh yer almıştı! Hakikî sahibini arayan ruhların feryadı ortalığı çınlatıyordu. 

İnsanlar, birbirini yiyen canavarlar misâli vahşîleşmiş, küfür, şirk, cehalet ve zulüm bataklığında boğulmaya yüz tutmuşlardı. Zâlimin zulüm kamçısı al­tında mazlum inim inim inler hale gelmişti. 

Âlem mahzun, varlıklar mahzun, gönüller mahzun ve simalar mahzundu. 

Akıl, ruh ve kalpleri mânevî kıskacı altına alıp olanca kuv­vetiyle sıkan bu küfür ve şirke, bu dalâlet ve cehalete, bu hüzün ve sıkıntıya beşerin daha fazla katlanmasına Allah’ın sonsuz merhameti elbette müsaade edemezdi! Bütün bunlara son verecek bir zâtı, şefkat ve merhametinin bir eseri olarak elbette gönderecekti! 

İşte, o zât geliyordu! 

Dünyanın mânevî şeklini beraberinde getirdiği nurla değiştirecek eşsiz in­san, Allah’ın Son Peygamberi geliyordu! 

Cin ve inse ebedî saadetin yolunu gösterecek Hz. Muhammed (a.s.m.) geli­yordu! 

O An… 
Kâinat, hürmet ve haşyet içinde Efendisini beklemekte idi. Her varlık, ken­disine mahsus diliyle, hal ve hareketiyle bu emsâlsiz insana “hoş-âmedî”de bu­lunmak üzere sevinç içinde hazır durumda idi. 

Tarih: Milâdî 571, Nisan ayının yirmisi. 
Fil Vak’asından elli veya elli beş gece sonra. 
Kamerî aylardan Rebiülevvel ayının on ikinci gecesi. 
Mekke’de mütevazı bir ev. Günlerden Pazartesi. Vakit, vakitlerin sultanı seher vakti. 
Bu mütevazı evde ve bu eşsiz vakitte muazzam ve eşsiz bir hadise vuku buldu: Kâinatın Efendisi Hz. Muhammed (a.s.m.), dünyaya gözlerini açtı! 
Bu göz açışla birlikte âlem, sanki birden elem ve mâtemini unutarak sürura garkoldu. Karanlıklar, ânında nurla yırtılıverdi. Kâinat, sevinç ve heyecan için­de adeta, “Doğdu ol saatte Sultan-ı Din Nura garkoldu semâvât-ü zemin” di­ye haykırdı.

O vahşet devrinde kâinat ufkundan bir güneş doğdu. Bu güneş âhirzaman Peygamberi Hz. Muhammmed Aleyhissalâtü Vesselam idi. Tarihin seyrini, hayatın akışını değiştiren bu eşsiz olay, dünyayı yerinden sarsan değişimlerin en büyüğü idi.

İşte insanlığın akıl ve kalbinde düğümlenen "Necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" sorularını, düğümlerini çözüp kâinatın Sahibini ilân ve ispat edecek bir zatın teşrifi sadece insanların ruh ve kalbinde değil, diğer varlıklarda, hattâ cansız eşyada bile yansımasını bulacaktı.

Doğudan batıya bütün âlemin nurlara büründüğü, İlâhi değişimin tecelli ettiği o gece neler oldu neler?

Yahudi ileri gelenleri ve âlimleri kitaplarında daha önce rastladıkları işaret ve müjdelerin açığa çıktığını gördüler. Kimsenin haberi olmadan en önce onlar bu müjdeyi verdiler.

O gece Yahudi âlimleri semâya bakıp "Bu yıldızın doğduğu gece Ahmed doğmuştur" dediler.(1)

Bîr Yahudi İleri geleni Mekke'de Peygamberimizin doğduğu gece, içlerinde Hişam ve Velid bin Muğire, Utbe bin Rabia gibi Kureyş ileri gelenlerinin bulunduğu bir toplantıda, 
- "Bu gece sizlerden birinin çocuğu oldu mu?" diye sordu.
- "Bilmiyoruz" diye cevap verdiler.
Yahudi, "Vallahi sizin bu ihmalinizden iğreniyorum!
"Bakın, ey Kureyş topluluğu, size ne söylüyorum, iyi dinleyin. Bu gece, bu ümmetin en son peygamberi Ahmed doğdu. Eğer yanlışım varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiş olayım. Evet, onun iki küreği arasında kırmızımtırak, üzerinde tüyler bulunan bir ben var" dedi.

Toplantıda bulunanlar Yahudinin sözünden hayrete düştüler ve dağıldılar. Her birisi evlerine döndüğünde bu durumu ev halkına anlattılar. "Bu gece Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah'ın bir oğlu doğdu. Adını Muhammed koydular." haberini aldılar.

Ertesi gün Yahudiye vardılar:
"Bahsettiğin çocuğun bizim aramızda dünyaya geldiğini duydun mu?" dediler.
Yahudi "Onun doğumu benim size haber verdiğimden önce midir, sonra mıdır?" dedi.
Onlar, "Öncedir ve ismi Ahmed'dir" dediler. Yahudi, "Beni ona götürün" dedi. 
Yahudi ile beraber kalkıp Hz. Âmine'nin evine gittiler, içeri girdiler.
Pegamberimizi Yahudinin yanına çıkardılar. Yahudi Peygamberimizin sırtındaki beni görünce, üzerine baygınlık geldi, fenalaştı. Kendine gelip ayıldığı sırada,

"Ne oldu sana, yazıklar olsun" dediler.

Yahudi, "Artık İsrailoğullarndan peygamberlik gitti. Ellerinden kitap da gitti. Artık Yahudi âlimlerinin kıymet ve itibarları da kalmadı. Araplar peygamberleriyle kurtuluşa ereceklerdir.

"Ey Kureyş topluluğu, ferahladınız mı? Vallahi size, doğudan batıya kadar ulaşacak bir güç, kuvvet ve bir üstünlük verilecektir" dedi.(2)

Kâinatın Efendisini dünyaya getiren bahtiyar annenin henüz dünyaya gelmeden görüp gördükleri çok manalıydı..

Peygamber Efendimize hamileyken rüyasında, "Sen, insanların en hayırlısına ve bu ümmetin efendisine hamile oldun. Onu dünyaya getirdiğin zaman 'Her hasetçinin şerrinden koruması için bir ve tek olana sığınırım' de, sonra ona Ahmed yahut Muhammed ismini ver."

Yine kendisinden çıkan bir nurun aydınlığında bütün doğuyu ve batiyi, Şam ve Busra saray ve çarşılarını, hattâ Busra'daki develerin uzanan boyunlarını gördüğünü Abdülmüttalib'e anlatmıştı.(3)

Aynı gece Hz. Âmine'nin yanında bulunan Osman ibn Âs'ın annesinin gördükleri de şöyle:

"O gece evin içi nurla doldu, yıldızların sanki üzerimize dökülecekmiş gibi sarktıklarını gördük."

Evet bu ulvî anı dile getiren Mevlid'in yazarı Süleyman Çelebi bütün bu hakikatleri şu beytiyle şiirleştirmiştir:

"Hem Muhammed gelmesi oldu yakin
Çok alâmetler belürdi gelmedin"

Rabiülevvel ayının 12. Pazartesi gecesi, yapılan hesaplamalara göre, Miladi takvime göre 20 Nisan'a denk gelen gece idi. 

Dünyayı şereflendiren iki Cihan Serverinin üzerini o günün bir âdeti olarak bir çanakla kapattılar.

Araplara göre o zaman, gece doğan çocuğun üzerine bir çanak koymak ve gündüz olmadan ona bakmamak âdetti. Fakat bir de baktılar ki. Peygamber Efendimizin üzerine konulan çanak yarılarak ikiye ayrılmış, Efendimiz gözlerini gökyüzüne dikmiş, başparmağını emiyordu.(5)

Evet, bu işaret her türlü küfrün, zulmün, şirkin ve her türlü bâtıl inanç ve âdetlerin parçalanıp yok olması, imanın, nurun ve hidâyetin kâinatı aydınlatması için gönderilmiş bir Peygamber idi.

Aynı gece Kabe'de tapılmakta olan cansız putların çoğunun başaşağı devrildiği görüldü.

Aynı gece Kisra sarayının beşik gibi sallanıp on dört balkonunun parçalanıp yerlere düştüğü öğrenildi.

Sava'da mukaddes tanınan gölün suyunun çekilip gittiği görüldü.

Bin senedir yakılan ve söndürülmeyen mecusi ateşinin sönüverdiği müşahede edildi.

Bütün bunlar işaret ve alamettir ki, yeni dünyaya gelen zat ateşe tapmayı, puta tapmayı kaldırıp, Fars saltanatını parçalayarak Allah'ın izni olmadan kutsal tanınan şeylerin kutsallığını ortadan kaldıracaktır.(6)

İşte bu geceye Veladet-i Nebi gecesi diyor ve onun bütün kalbimizle, ruhumuzla her sene yeniden yâd edip kutluyoruz. Bütün kâinatla bu geceyi karşılayarak onun âleme teşrifine kıyam ediyoruz.
Getirdiği ebedi nura, açtığı saadet caddesine ve sünnet-i seniyyesine yeniden sımsıkı sarılmak ve Mevlid Kandilini vesile ederek ona yeniden biatimizi, bağlılığımızı tazelemek ne yüce bir şeref ve ne büyük bir saadettir.

Yüce Rabbim bizleri sevgili Resulünün şefaatine nail eylesin.

Kaynaklar:
(1)İbn-i Sa'd, Tabakat, 1:60.
(2)A.g.e, 1:162-163.
(3)Taberî Tarihi, 2:125; İbn-i Sa'd, Tabakat, 1:102.
(4)A.g.e., 1:102.
(5)İbn-i Sa'd, Tabakat, 1:102.
(6)Bediüzzaman, Mektûbat,s:161,162.                                 -ALINTIDIR-

21 Ocak 2013 Pazartesi

SABİT DİSKİ DOĞRU BOYUTLANDIRMAK

Bugünkü yazımızda diskimizi biçimlendirirken (format atarken) doğru boyutlandırmayı nasıl yaparız ondan bahsetmek istiyorum. Bilgisayar 1 ve 0'lardan oluşan bir mantıksal yapıya göre çalışır. Yani bu mantıksal yapı ikilik sayı sistemiyle işliyor demektir. ikilik sayı sistemi Binary adıyla anılmakta bilgisayar dünyasında.

anlatıma geçmeden önce şu açıklamayı yapmayı istiyorum.

1 kg elma=1000 gram elma
1 ton=1000 kilo gram

yukarıdaki açıklamada gösterildiği gibi alt katlara geçerken veya üst katlara geçerken 1000 ile işlem yapıyoruz. Peki şimdi şuna bir bakalım;

1 Kilo Byte=1024 Byte
1 Mega Byte=1024 Kilo Byte

burda neden 1000 ile işlem yapmadık? çünkü ikili sayı sistemi mantığıyla çalışan bilgisayarlarımızda hesaplamaya bakarsak 1000 katlarını bulmamız imkansızdır.


Görüldüğü gibi 2'nin katları 1024'e varabiliyor. Demek oluyor ki bilgisayar dünyasında kilo ifadeleri 1024 olarak farzedilebilir.

Şimdi gelelim diskimizi format esnasında boyutlandırmaya. Eğer diskimizi tek bölümden oluşturacaksak bölümleme işlemine gerek yok. eğer birden fazla bölüm oluşturacaksak bölümleme işlemi için matematiksel bir işlem yapmamız gerekiyor. Bunu bir örnekle açıklayayım;

Sabit Disk Boyutu=150 GB

Bölüm oluşturma=2 bölüm

Bölüm adları= C ve D

evet şimdi işleme başlayalım.

diyelimki diskimi yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda ikiye böleceğiz. İsimlendirme işlemlerinde bölümlerimize C ve D isimlerini verecez. Şimdi biz tam olarak nasıl bölecez ona bakalım.

C-->70 GB

D-->80 GB    olmasını istiyoruz.

İşletim sistemleri genelde ki buna bizde karar verebiliriz C sürücüsüne yüklenir.C bölümünün 70 GB olmasını istiyorsak format esnasından disk boyutu ne kadar olduğunu yazacağımız yere şu işlemi yapıyor ve sonucu boyutun istelilen yerine yazıyoruz.

C için-->70x1024=71680 MB  

bu sonucu yazdıktan sonra boyut ayarlamasını yapmış oluyoruz.



                                                               

20 Ocak 2013 Pazar

FORMAT ÖNCESİ VE SONRASI İŞLEMLER

Format atmak kısaca sahip olduğumuz diski biçimlendirmektir. Bu biçimlendirme işlemi deyim yerindeyse tozunu almaktır. Şöyle düşünelim; bir eşyanın devamlı tozunu alırsak aşınmaya maruz kalır. bunu bilgisayar açısından bu derece hassas elemanların kullanıldığı bir sanal dünya için düşünürsek sakıncalı olabilir. gerekli olmadıkça format atmamanızı tafsiye ederim. ki eğer her sıkıntıda format atacak olsaydık neden güvenlik duvarları ve virüs programları var?

bir bilgisayar format atmadan önce eğer elimizde sürücü cd si veya sürücülerin yedeği yoksa bilgisayarın sürücülerini yedeklemeliyiz. bu yedekleme işlemi için size Driver Magic programını tafsiye ederim. sonraki paylaşımlarımızda bu programın nasıl kullanıldığına değineceğiz inşallah.

evet sürücüler var yada yedeklendiyse şimdi bilgisayarımızda olan belge ve dokümanları kontrol edelim. çünkü format atarken diskimizin hangi bölümünde ne vardı unutabiliriz.

örnek verecek olursak C ve D diye iki kısma sahip olan bir bilgisayarda size teslim edilmiş ve anlayış dışında format atılmamışsa işletim sistemi genelde C içine kurulur. belgeler D'ye kopyalanır.

biz diskimizi tek kısımda toplayacaksak D içinde olan belgelerimizi taşınabilir bir ortama alarak depolamalıyız.

Bu işlemlerden sonra format attığınızı var sayıyorum.
1-Masaüstü ayarlamalarını yapalım
2-Sürücüleri yükleyelim.
3-Virüs programı yükleyelim.
4-Office programını yükleyelim.
5-Çoğu video formatına hitap edecek bir video oynatma programı yükleyelim
6-Adobe Reader yükleyelim
7-Flash Player yükleyelim
8-Cd ve Dvd yazma programı yükleyelim

WİNDOWS 7'DE FORMAT(RESİMLİ ANLATIM)
















BU KADAR BASİT.....




19 Ocak 2013 Cumartesi

exe corrupted hatası

exe corrupted hatası  bilgisayar ekranımızda böyle bir mesaj alıyorsak korkmayalım. işte en kısa çözüm yolu;

Başlat-->Çalıştır-->msconfig (yaz)-->enter-->İşlemler-->tümünü iptal et

KOD İLE ARKA PLAN RESMİ VE RENGİ HAZIRLAMA

web sayfalarında arka plan rengi ve resmi düzenleme işlemlerini sık sık değiştirdiğimiz aşikardır. safya görüntülerinde ve ayarlarında fazlaca oynamadan kod ile bu işi şöyle yapabiliriz.

ADIM 1:Fireworksta 20x20 lik bir alana ister resim ister renk ayarlayın.

ADIM 2: Hazırladığınız bu çalışmayı ister masaüstünüze ister hazırladığınız yeni bir klasöre gif formatında arka.gif (kolay olsun diye bu adı verdim) farklı kaydedin...

ADIM 3: Sonra bir metin belgesi açın ve içine aşağıdaki kodları yazdıktan sonra index.html adıyla farklı kaydedin

                          <body background="arka.gif">



                                                                  işte bu kadar.....

HACKER

hani bilgisayar dünyasında olmasak ta sık sık amerikan filimlerinden de duyduğumuz hackerleri ele alalım istedim bu yazımda. amerikan filimleri dediğime bakmayın çok şükür Türk olan hackerlerimızda var ve dünyaya kafa tutuyorlar. hackerler konusunda Hacker Kimdir? sorusuyla başlamak olmaz. neden mi? çünkü belki sizde hackersınız. ama biz bilmiyoruz.
Hackerların belli bir özelliği veya hacker olmanın belli şartları yoktur. bunlar doğuştan gelen yetenek ve zeka kullanımıyla ortaya çıkarlar. Hacker olmayı öğrenemeyeceğimiz gibi bizde kimseye öğretemeyiz. bunlar iç güdüsel girişimlerdir. ve bu iç güdü her daim merakla tetiklenir. onların sinemaya gitme anlayışı kitap okuma anlayışı veya basketbol oynama anlayışı bile bir merak güdüsü üzerinedir. hacker bence sinemaya gitmişse sinema üzerine bir program yazacak demektir. hacker eğer basketbol oynamışsa emin olun bu oyun üzerine program yazacak demektir. veya yazmıştır sonuçlarını gözlemliyordur :)
hacker bilgisayarla dostluğun ötesinde haşır neşir oluyordur. elektronik cihazları kendi ailesi gibi görür. e bu hackerlar hep kötümü? tabi ki hayır. hackerlarda bölümlere ayrılmıştır. işte şöyle;


1. Hacktivist’ler: Hacktivist’ler kendilerine göre kötü veya yanlış olan toplumsal veya politik sorunları dile getirmek amacıyla belirli siteleri hack’leyerek mesajlarını yerleştirirler. Karşıt görüşlü siteleri ele geçirip zarar verirler.
2. Siyah Şapkalılar: Her türlü programı, siteyi veya bilgisayarı güvenlik açıklarından yararlanarak kırabilen bu en bilindik hacker’lar, sistemleri kullanılmaz hale getirir veya gizli bilgileri çalar. En zararlı hacker’lar siyah şapkalılardır.
3. Beyaz Şapkalılar: Beyaz şapkalılar da her türlü programı, siteyi veya bilgisayarı güvenlik açıklarından yararlanarak kırabiliyor ancak kırdığı sistemin açıklarını sistem yöneticisine bildirerek, o açıkların kapatılması ve zararlı kişilerden korunmasını sağlıyor.
4. Gri Şapkalılar: Yasallık sınırında saldırı yapan, iyi veya kötü olabilen hacker’lardır.
5. Yazılım Korsanları: Yazılım korsanları bilgisayar programlarının kopya korumalarını kırarak, bu programları izinsiz olarak dağıtımına olanak sağlayıp para kazanırlar. Piyasaya korsan oyun ve program CD’lerini yazılım korsanları sağlıyor.
6. Phreaker’lar: Telefon ağları üzerinde çalışan, telefon sistemlerini hack’leyerek bedava görüşme yapmaya çalışan kişilerdir.
7. Script Kiddie’ler :Hacker’lığa özenen, lise çağlarındaki zarar vermeye yönelik kişilerdir. Tam anlamıyla hacker değillerdir, hacker’lığa özenirler. Script kiddieler genellikle kişilerin e-posta veya anında mesajlaşma şifrelerini çalarlar.
8. Lamer’ler: Lamer’ler hacker’larla hiçbir ilgisi olmayan, öğrendikleri birkaç terim ve sahip oldukları programlarla, etrafta “ben bir hacker’ım” diyerek gezinen çocuk yaştaki kişilerdir. Zarar verme eğilimindedirler.